Uzun süre önce başladı tarihe olan merakım
dostlar. Aslında pek nedensiz de sayılmazdı. Büyük bir milletin bir
neferiydik nihayetinde. Ve sorgulama ihtiyacı duydum zamanında yaptığımız
doğrular ve yanlışlar nelerdi ve şimdi neyi yanlış yapıyoruz.
Nede olsa mevcut koyun sürüsü
durumumuzu almadan önce tarih sayfalarını yazan devletler kurup,
devletler yıkan Fatihler, Kanuniler, Mustafa Kemaller
yetiştiren bir ulusun şimdi onun bunun kuklası olmuş
evlatlarıyız maalesef.
Çok da kolay olmadı bazen doğruları
yanlışlardan ayırmak. Trajikomik olan tarafı kendi tarihimizin içine
etmiş olmamız. Cumhuriyet devriminden sonra okullar da bizlere
okutulan tarihin çarpıtılmış olması, araştırmadan ve gerçeklerden uzak
olması ne kadar acıdır. Bir milletin kendi atalarıyla çatışmasını
kendinden önceki nesillere düşman olmasını sağladılar bu memlekette! Hâlbuki
ulu önderin bizzat kendi direktifiyle kurdurduğu ve her fırsatta önemini dile
getirdiği Türk Tarih Kurumu ne iş yapar diye düşünür dururum!
Bu millet eğer birilerini sevmeyecekse
veya onların izinden yürüyecekse bırakın salt gerçeklerle kabullensinler her
şeyi.
Her neyse! Hadi üzülmeyin bu kadar.
Tarih elbette bugün ki kadar acımasız olmadı bize. Çok şaşalı
dönemlerimiz oldu fermanlar okunurken padişahlar ayağı kalktı tek bir sözle
ülkeler haraca bağlandı. Yedi düvele kafa tuttuk, Cumhuriyeti
Kurduk!
Parlak dönemlerimizden biri de Yavuz
Sultan Selim Han dönemidir. Bu yazıda Sekiz yıla sığdırdığı seksen
yıllık zaferleri, işleri, neden “Yavuza Vezir olasın” diye
beddua edildiğini veya şairliğini değil de tarihi bir yanılgıdan
bahsedeceğim.
Yavuz Sultan Selim deyince büyük
çoğunluğumuzun aklına gelen Pala bıyıklı ve küpe takan bir padişah figürüdür.
Hatta bunun üstüne bir sürü menkıbe bile türetilmiştir. ”Osmanlı
Sultanları da Küpe Takıyormuş” dediğinizi duyar gibiyim. İşin küpesinde
olmasam da bu tarihi bir yalandan ibarettir.
Genelimizin
bildiği yandaki Yavuz portresi Yavuzun ölümünden asırlar sonra
resmedilmiştir Portreyi biraz tarihi bilgiler ışığın da inceleyecek
olursak ;
-Yavuz Sultan
Selim zamanında yapılan minyatürlerin hiç birisin de küpe yoktur.
-Portre de
dikkati çeken en önemli ayrıntı beyaz tülbent içinde kırmızı bir başlık ve
üstünde de krallara benzetilmiş bir tac olmasıdır. Bilindiği üzere Osmanlı Sultanlarının hiçbiri
tac takmamıştır.
Bu durumda bu
portre kime ait olabilir diye yapılan araştırma da yukarda ki türde kızıl
börk ve tacı İran şahları kullandığı ortaya çıkıyor. Ve bilin bakalım Portrenin
asıl sahibi kim?
Tesadüf müdür
bilemedim ama portre Yavuz'un "Paymal eyleyelim kişverini sürhserin"
diye üzerine yürüdüğü Sürhser (Kızılbaş) Şah İsmail'indir ve başındaki kızıl
börk ile tac da Kızılbaşlığın simgesidir.
Ne garip
tecelli; Yavuz Çaldıran'da, Şah İsmail
de resimlerde birbirlerine külahları ters giydirmişler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder